Kapadokya Gezisi: Taşların Arasında Zamanı Kaybetmek
Kapadokya Gezisi: Taşların Arasında Zamanı Kaybetmek
Bazen bir yere gitmekle kalmaz, sanki bambaşka bir zamana ışınlanırsınız.
İşte Kapadokya, tam da böyle bir yer:
Gökyüzünde süzülen balonlar, taşların arasına gizlenmiş hikâyeler ve rüzgarın fısıldadığı vadiler...
Benim için Kapadokya, yalnızca bir coğrafya değil;
bir renkler, dokular ve zaman yolculuğu.
Kapadokya’da İlk Gün: Göreme ve Uçhisar
Sabah erkenden Kapadokya'ya vardığınızda, balonların gökyüzünü renklendirdiği o büyülü anı yakalayın.
Göreme, bölgenin kalbidir. Göreme Açık Hava Müzesi'nde kayalara oyulmuş kiliseleri ve freskleri görünce, insan geçmişle bugün arasında bir yerde kalakalıyor.
Uçhisar Kalesi'ne tırmandığınızda, aşağıda uzanan peri bacaları denizi göz kamaştırıyor.
Rüzgar saçlarınızla oynarken içinizden şöyle demek geliyor:
"Burada zamana dair her şey unutulmuş."
İkinci Gün: Vadiler Arasında Kaybolmak
Kapadokya’nın asıl ruhu vadilerde saklı.
-
Kızılçukur Vadisi'nde gün batımını izlemek, günün yorgunluğunu en büyülü şekilde unutturur.
-
Aşk Vadisi'nde yürürken, doğanın aşkı nasıl şekillendirdiğini görmek insana garip bir mutluluk verir.
-
Devrent Vadisi'nde hayal gücünüz serbest kalır: Deveye benzeyen bir kaya mı? Yoksa bir peri masalının kahramanı mı?
Avanos’ta Kızılırmak kıyısında dolaşıp seramik atölyelerinde kendi çömleğinizi yapmayı unutmayın.
Belki de seyahatten dönerken, elinizde kendi emeğinizle yaptığınız bir hatıra olur...
Üçüncü Gün: Yeraltı Şehirlerinde Bir Macera
Kapadokya’nın sadece yüzeyinde değil, altında da keşfedilecek bir dünya var.
Derinkuyu Yeraltı Şehri'nde dar tünellerde yürürken, eski zamanlarda insanların nasıl bir hayat kurduğunu hayal etmek etkileyici.
Ve son bir öneri:
-
Ekstra zamanınız olursa, Ihlara Vadisi'ne uğrayın.
Yürüyüş yolları, dere boyunca uzanan küçük kiliseler ve kuş sesleri arasında adeta başka bir dünyaya geçiş yapıyorsunuz.
Yorumlar
Yorum Gönder