Eyüp Sultan’dan Pierre Loti’ye: Tarihle Yürümek
Eyüp Sultan’dan Pierre Loti’ye: Tarihle Yürümek
Merhaba herkese,
Beni derinden etkileyen bir İstanbul gezisinin ardından, kelimelerle anlatmak istediğim o kadar çok şey birikti ki... Bu yazı, hem o günün duygusunu hem de karşılaştığım tarih kokan detayları sizinle paylaşmak için.
Eyüp Sultan ziyareti sonrası, tur rehberimiz Bilge Hanım yürüyerek Pierre Loti Tepesi’ne çıkacağımızı söyledi. Biz de biraz aceleyle ama rehberimize bilgi vererek yavaş yavaş tırmanmaya başladık.
Eğer daha önce bu yoldan geçtiyseniz bilirsiniz; yukarıya doğru çıkan patika, birçok eski ve yeni mezarın arasından geçer. Bu yolculuk, sadece fiziksel bir tırmanış değil; aynı zamanda tarihte bir yürüyüştür.
Eyüp Sultan Mezarlığı: Tarihin Sessiz Tanığı
Eyüp Sultan Mezarlığı’nın adı, 7. yüzyılda Konstantiniye seferinde şehit düşen Ebu Eyyub el-Ensari’den geliyor. Zamanla, halkın bu mübarek kişiliğe duyduğu sevgiyle, ona yakın gömülme arzusu mezarlığı Eyüp Sultan adını alacak kadar önemli bir mekâna dönüştürmüş.
Bugün bu mezarlıkta; padişahlar, sadrazamlar, komutanlar, din adamları, mevleviler, sanatçılar ve daha birçok kıymetli insan sonsuz istirahatte.
Başta biraz ürkütücü gelen bu yürüyüş, ilerledikçe büyülü bir tarihin içine çekti beni. Her bir mezar taşı, geçmişin bir hikâyesini fısıldıyor gibiydi. Kimdi burada yatanlar? Nasıl bir hayat yaşamışlardı? Neye hizmet etmişlerdi? Bu sorularla büyülenmiş gibi yürüdüm…
Fevzi Çakmak ve Sessiz Bir Hikâye
Yukarı doğru çıkarken, Mareşal Fevzi Çakmak’ın mezarı dikkatimi çekti. Kurtuluş Savaşı’nın önemli komutanlarından biri olan Fevzi Paşa, TBMM’de kurulan ilk “İcra Vekilleri Heyeti”nde Millî Müdafaa Vekili olarak da görev almıştı.
Mezarına dua ederken, hemen yanında yatan Mevlana Küçük Hüseyin Efendi ismiyle karşılaştık. Daha sonra aşağıdaki sırada yer alan mezar taşlarından biri de Sıtkı Ozansoy’a aitti.
Bu üç ismin bir hikâyede buluştuğunu ise sonradan fark ettim. Yıllar önce bu mezarlıkta öldürülen iş insanı Üzeyir Garih, her cumartesi Mevlana Hüseyin Efendi’nin mezarını ziyaret edermiş. Cinayetinin işlendiği gün de o günmüş… Ve cinayet silahı olan bıçak, günlerce kayıptı—ta ki Sıtkı Ozansoy’un mezarının yanında gömülü halde bulunana kadar.
Bu bağlantılar beni hem şaşırttı hem de duygulandırdı. Tesadüf gibi görünen ama bir noktada birbirine bağlanan bu sessiz öykülerin izini sürmek, mezarlığın dokusunu daha da derinleştirdi.
Sıtkı Ozansoy’un mezar taşında, Mevlana Küçük Hüseyin Efendi için yazılmış bir şiir bile vardı. Bu detayları sizinle de paylaşmak istedim.
Zekâi Dede ve Müzik Yolculuğu
Yolculuğumuzun sonunda, Klasik Türk Müziği bestekârlarından Zekâi Dede Efendi’nin mezarını da ziyaret ettik. Ancak onun hakkında yazmak başka bir yazının konusu olsun istiyorum. Çünkü Türk Müziği, başlı başına ayrı bir dünya…
Zaman zaman böyle yürüyüşlerin içinde sadece adım atmaz, geçmişle konuşur gibi olursunuz. İşte Eyüp Sultan Mezarlığı’nda da hissettiğim tam olarak buydu.
Görüşmek üzere,
Tat Kitap Yol'da yeni bir durakta buluşmak dileğiyle...
bayıldım güzel bir yazı olmuş🫶🏻
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim desteklerinizi bekliyorum.
YanıtlaSil